top of page

Bağırsak Mikrobiyomu ve Probiyotikler - 2

Bu yazı, Egelife Dergisinin Ocak 2018 sayısında yayınlanmıştır.

Bağırsak Mikrobiyomu

İnsanların bağırsaklarında, ağızlarında, genital bölgelerinde ve derilerinde binlerce türden oluşan trilyonlarca bakteri yaşar. Bu bakteri popülasyonuna mikrobiyom denir. Bağırsaklarda yaşayan bakterilerin toplam ağırlığı her bireyde yaklaşık 1,5-2 kg’ı bulabilir. Bu yazımızda özellikle bağırsak mikrobiyomu üzerinde duracağız. Bağırsak mikrobiyomunun bir bölümü her bireyde ortak olsa da kalan bölümü kişiden kişiye değişiklik gösterir. Bu bakteriler sağlığımızı doğrudan ve dolaylı olarak etkiler. Örneğin, bazı bakteriler K vitamini sentezler ve vücudumuz, başta karaciğerimiz olmak üzere, K vitaminini önemli işlevlerde kullanır. Bağırsaklarımızdaki mikrobiyomu etkileyecek herhangi bir durum (antibiyotik kullanımı, beslenme alışkanlıklarının değişmesi) sağlığımıza olumlu ya da olumsuz olarak yansıyabilir. Bunun için bağırsaklarımızdaki mikrobiyomu sağlıklı bir dengede tutmak büyük önem taşır.


Bağırsak mikrobiyomu ile hastalıklar arasında bağlantı var mı?

Özellikle son yıllarda bağırsaklarımızdaki mikrobiyom ile birçok hastalık arasında bağlantı olduğunu öne süren ve gösteren çalışmalar yapılmıştır. Bu çalışmaların yöntemi genellikle şöyle-dir: Bir hastalığı taşıyan bir grup insanın ve o hastalığı taşımayan sağlıklı bir grup insanın dışkı örnekleri alınır. Bu iki gruptan çıkan sonuçlar (hastalığı olan grupta çıkan bakteri türleri ile sağlık-lı olan grupta çıkan bakteri türleri) karşılaştırılır ve yorumlanır. Bu iki grubun bağırsaklarındaki mikrobiyomlar arasında önemli bir farklılık saptanırsa, bunun söz konusu hastalıkla bir bağlantısı olabileceği düşünülür. Ancak, burada gözden kaçırmamamız gereken bir durum vardır: Bir hastalığı taşıyan ile taşımayan bireylerin bağırsaklarındaki mikrobiyomların farklılıkları, hastalığın nedeni olduğu anlamına gelmeyebilir. Mikrobiyomlar arasındaki bu farklılık hastalığın nedeni değil, onun getirdiği bir sonuç da olabilir. Ayrıca, bu olasılıklar dışında, hastalığı olan ve sağlıklı olan bireylerin beslenme alışkanlıklarındaki farklılıklar da mikrobiyomları etkileyebilir. Dolayısıyla bu tür çalışmaları yorumlarken değişik açılardan ele almak önemlidir.


Probiyotikler ve Prebiyotikler

Probiyotikler, bakteri ve maya organizmalarından oluşur. Probiyotikler tüketildiğinde bağırsaklarımıza yerleşir ve bağırsaklarımızdaki öbür bakteriler ile etkileşip mikrobiyomun bir parçası olurlar. Prebiyotikler ise özünde sindirilemeyen karbohidratlardır (lifler ve inülin gibi). Bizlerin sindiremediği bu karbohidratlar bağırsak mikrobiyomunun besin kaynağıdır. Probiyotiklerin sindirimi ve bağışıklığımızı güçlendirerek, mikrobiyomumuzu etkileyerek, hastalığa yol açan zararlı bakterilerle rekabet ederek ve onları öldüren maddeler salgılayarak sağ-lığımıza olumlu etki yaptıkları düşünülmektedir. Daha önceden de belirttiğimiz gibi, bağırsaklarımızda nasıl binlerce tür bakteri varsa, probiyotiklerin de değişik formülleri ve kombinasyonu bulunmaktadır; çeşitli probiyotik ürünleri farklı sayıda ve farklı bakteri popülasyonları içerir.


Probiyotiklerin Sağlığımıza Etkileri

Probiyotikler üzerine birçok klinik çalışma mevcuttur. Bu çalışmalar, yukarıda söz ettiğimiz çalışmaların aksine, belli bir hastalığa yönelik tedavi amaçlı araştırmalardır. Bu çalışmaların yöntemi, bir hastalığı taşıyan belli sayıda insanı iki gruba ayırıp, bir gruba söz konusu probiyotiği vererek, öbür gruba da vermeyerek sonuçları karşılaştırmaktır (bu ikinci gruba kontrol grubu da denilmektedir). Böylece probiyotiğin hangi belirtilere, hastalığın hangi parametrelerine iyi geldiği rahatlıkla saptanabilir. Çıkan sonuçlar, başka çalışmalarla da doğrulanabiliyorsa, söz konusu probiyotiğin belli bir hastalığı kısmen ya da tamamen iyileştirdiği sonucu çıkabilir. Bu sonuçlar tarafsız ve bilimsel değerlendirildikten sonra probiyotiklerin bir hastalığın tedavisinde kullanılıp kullanılmayacağına karar verilmelidir. Bu yazımızda, probiyotiklerin iki önemli ve yaygın hastalığa olan potansiyel etkilerinin üzerinde duracağız.




Huzursuz Bağırsak Sendromu

Huzursuz Bağırsak Sendromu (IBS), bağırsakların çeşitli nedenlerden dolayı düzensiz çalışması sonucunda ortaya çıkan bir durumdur. Karında şişlik ve rahatsızlık belirtileriyle birlikte, bağırsak hareketlerindeki düzensizliklerle ortaya çıkar. Yapılan birçok çalışmada probiyotiklerin, IBS belirtilerini (şişlik ve gaz çıkarma) önemli derecede giderdiği ve yaşam kalitesini iyileştirdiği ortaya konmuştur. Öte yandan, her çalışmada aynı düzeyde olumlu sonuç alınamamıştır. Klinik deneylerde bu kadar farklı sonuçlar alınmasının nedenleri arasında, çalışmaya katılan hastaların yaşları, hastalıkları, aldığı ilaçlar, verilen probiyotik dozları ve türler arasındaki varyasyonlar olabilir. Yapılan çalışmalarda, huzursuz bağırsak sendromuna karşı etkili olan probiyotiklerin başında Lactobacillus Rhamnosus ve Lactobacillus Acidophilus türleri gelmektedir.


Alkolik Olmayan Yağlı Karaciğer Hastalığı

Alkolik olmayan yağlı karaciğer hastalığı, yüksek miktarda alkol tüketmeyen, özellikle fazla kilo ve insülin direnci olan bireylerde görülen karaciğer yağlanması durumudur. Obezitenin ve diyabetin arttığı dünyada ve ülkemizde bu hastalığın yaygınlığı da gittikçe artmaktadır. Yapılan bazı klinik çalışmalarda probiyotiklerin karaciğer yağlanmasını değişik oranlarda azalttığı öne sürülmüştür. Lactobacillus Rhamnosus türü bu hastalığa iyi gelebilir. Öbür hastalıklarda da olduğu gibi probiyotik alıp almama kararı bu konuda deneyimli bir doktor ile birlikte verilmelidir.


Yan Etkiler

Probiyotikler çoğunlukla sağlığı olumlu yönde etkilese de, tıpkı ilaçlarda olduğu gibi yan etki yapabilirler. Bazı probiyotik ürünleri süt ve yumurta proteinleri içerir ve bunlara aşırı duyarlı olan bireylerde alerjik tepki yapabilir. Ayrıca, probiyotikler bakteremi ve fungemi denilen, kan dolaşımında bakteri ya da mantar üremesine yol açan ağır ve tehlikeli durumlara neden olabilir. Bu durum, özellikle bağışıklık sistemi zayıflamış, sindirim sistemi bariyeri zarar görmüş, kateteri bulunan, ağır hastalıkları olan, yakınlarda ağır ameliyat geçirmiş olan, uzun süre (aylarca) hastanede kalan, çok sayıda antibiyotik tedavisi görmüş olan bireylerde gerçekleşebilir. Bunun için, bir probiyotik ürününü kullanmadan önce doktora danışmak ve probiyotik kullanıp kullanmama kararını doktorla birlikte vermek daha sağlıklı ve güvenli olacaktır.






Özel Yazılar
Yakında yayınlananlar
Arşiv
Etiketlere göre arama
bottom of page